ÖZGÜR BİREYİN HAK VE SORUMLULUK DENGESİNİ KURABİLMESİ

İmam-ı Azam Ebu Hanife, fıkhı ‘kişinin hak ve sorumluluklarını bilmesi’ olarak tanımlar. İmam-ı Azam Ebu Hanife hazretleri, fıkhı; “ma’rifetu’n-nefsi mâ lehâ ve mâ aleyhâ: nefsin lehine ve aleyhine olan hususları bilmesi” yani, kişinin hak ve sorumluluklarını bilmesi olarak tanımlar. Dolayısıyla hak ve sorumluluk denklemini kişide başlatmaktadır.

İNSANI TANIMAK

Batı felsefesi, alet kullanan, düşünen, söz verebilen, isyan eden, hisseden, ticaret yapabilen, sosyal hayvan gibi tek açılı ve yetersiz tanımlarla insanı basite indirgemiştir. Tarih boyunca doğusundan batısına kadar dünyanın hemen her tarafında insanın mahiyetini kavramak için gayret sarf eden, bir meçhulü kendince tarif etmeyi deneyen çok düşünür gelip geçmiştir.

HAKKIN ELİNDEN TUTMAK

Bismihî Teâlâ. “İlahi! Hamdini sözüme sertac ettim, Zikrini kalbime mi’rac ettim, Kitabını kendime minhac ettim. Ben yoktum Sen var ettin, Varlığından haberdar ettin, Aşkınla gönlümü bîkarar ettin… Şaşırtma beni, doğruyu söylet, Neş’eni duyur, hakikati öğret…” Rûhu şâd olsun, bu halisane yakarışı ümmete hediye eden büyük müfessir Elmalılı Muhammed Yazır’ın.