-- Diriliş Postası, Mütefekkir Ulemâdan İstifade Edebilmek

HAYATINI İMANINA ŞAHİT KILAN HOCA: ALİ MURAT DARYAL (1931-2017)

Share via WhatsappShare on FacebookTweet about this on TwitterShare on LinkedInEmail this to someonePrint this page

Ali Murat Daryal Hoca’yı Hayırla Yâd Etmek

İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü’nün İlahiyat Fakültesine dönüştürülerek Marmara Üniversitesi’ne bağlandığı 1982 güzünde yeni fakültenin ilk öğrencileri olarak intisap ettiğimiz okulda kendilerinden ders aldığımız çok kıymetli hocalar arasında nev’i şahsına münhasır, diğer ağır hocalardan çok farklı bir kişilik olarak tanıdık Ali Murat Daryal Hoca’yı.

1931 yılında İstanbul’da doğan Daryal Hoca 1950’de Taksim Erkek Lisesini, 1959’da İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arap-Fars Filolojisi Bölümünü bitirdi. Aynı üniversitenin Psikoloji Bölümünden de mezun oldu. İslâmî ilimler alanında özel dersler aldı. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi İslâm Araştırmaları Bölümü’nde asistanlık ve orta dereceli okullarda din bilgisi öğretmenliği yaptıktan sonra, 1966’da İstanbul Yüksek İslâm Enstitüsü’ne öğretim görevlisi olarak tayin edildi. 1988’de doktorasını tamamladı, 1998’de profesör oldu. Aynı yıl yaş haddinden emekli olan Prof.Dr. Ali Murat Daryal, bir süre daha Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde sözleşmeli öğretim üyesi olarak derslerine devam etti.

Kurban Kesmenin Psikolojik Temelleri, İslâm’ın Doğuşu ve İlk Yayılışının Psikososyal Açıdan Tahlili, Dinî Hayatın Psikososyal Temelleri, Psikososyal Açıdan Medeniyetler ve Mesajları gibi son derece özgün eserlere imza atan Daryal Hoca, özellikle Din Sosyolojisi dersinde bize muhteşem ufuklar açmıştı.

İlkokuldan doktoraya kadar bütün bir örgün eğitim hayatım boyunca derslerinde kalem ve kâğıt kullanmayı yasaklayan tek hoca Daryal Hoca olmuştur. “Not tutmayın, beni dikkatle dinleyin!” derdi. Bütün benliğiyle yoğunlaşarak anlattığı konuyu, beden dilini, karatahtayı ve sahneyi büyük bir başarıyla kullanarak öğrencinin zihnine kazırdı. Aradan geçen otuz dört yıla rağmen tek satır not tutmadığım derslerinde Ali Murat Hoca’nın anlattıkları taptaze zihnimdedir. Zira, uzun ve meşakkatli bir tefekkürün ürünü oldukları ilk andan itibaren anlaşılan son derece özgün yaklaşımlarını anladığımızdan emin olmadan konuyu kapatmazdı.

Odun kırarken sıçrayan bir parçadan gözünün yaralanışı gibi acıklı hatıralarını, öğrencilerine büyük bir samimiyetle sarılıp “abicim” diye hitap edişini, emekli olduktan sonra da davet edildiği her gönüllü kuruluşa ve televizyon kanalına giderek keşfettiği sosyal hakikatleri büyük bir iştiyakla anlatışını, profesör unvanına asla itibar etmeyip gerçek bir zahit gibi hayat sürüşünü unutamam.

Yetim ve gariplere kol kanat germek için çırpınışına bizzat ben de şahit olmuştum. Kafkas Vakfı’nın başkanlığını yürüttüğüm yıllarda benim orada olduğumu da bilmeden İstanbul Fatih’teki vakıf merkezine gelerek yıllık zekâtını o zamanlar devam etmekte olan Rus-Çeçen savaşında şehit düşen mücahitlerin yetimlerine ulaştırılmak üzere emanet etmişti. Azeri asıllı Daryal Hoca’nın kalbi sadece ırkdaşları ve dindaşları için değil bütün insanlığın selameti için çarpıyordu. Rabbim taksiratını bağışlasın, hasenatını en güzeliyle ödüllendirsin.

 

“Doğrusu biz Allah’a aitiz ve sonunda yine O’na döneceğiz”

Vefat haberini defnedildikten sonra almaktan ve cenaze namazına iştirak edememekten dolayı üzüldüğüm Ali Murat Daryal Hoca’nın ebedi hayata uğurlanması da geçici hayatı gibi garibane oldu. Cenazesi dostlarına, arkadaşlarına ve öğrencilerine zamanında duyurulamadı. 15 Mart 2017 tarihinde kansere yenik düşerek teslim-i ruh eyleyen Daryal Hoca, 16 Mart Perşembe günü defnedildi.

Defin haberini bir gün sonra aldığımda, önce inananların en büyük teselli kaynağı olan şu âyet-i kerimeyi okudum sessizce:

İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn: Doğrusu biz Allah’a aitiz ve sonunda yine O’na döneceğiz.” (Bakara 2:156).

Ardından, Son Nebi’nin (aleyhisselam) şu hadislerini hatırladım:

Kun fi’d-dunyâ keenneke ğarîbun ew ‘âbiru sebîl…:

Dünyada bir garip ya da yolcu gibi ol…”

Fe tûbâ li’l-ğurebâ’:

Ne mutlu gariplere!”

 

Nihayet Yunus Emre’nin şu meşhur dörtlüğü döküldü ağzımdan:

“Bir garip ölmüş diyeler

Üç günden sonra duyalar

Soğuk su ile yuyalar

Şöyle garip bencileyin…”

 

İyiliğine Şahitlik Edilmek ve Hak Helalliğine Mazhar Olmak

İnterneti tarayıp merhum Daryal Hocamız hakkında malumat toplamak istediğimde karşıma çıkan ve meslektaşları ile öğrencilerinin kaleme aldığı yazı ve yorumları özetle paylaşarak hüsn-i şehadetlerine sizleri de ortak etmek isterim:

“Bir tel daha koptu yahut bizi öteye çeken kuvvetli iplere biri daha eklendi. Ali Murat hocayla talebeliğimden beri aramız iyidir. Gelir, uğrar, ilk görenleri şaşırtacak şekilde temennalarda bulunurdu. Her ziyaretinde burs dağıttığı fakirler ve talebeler için de bir şeyler isterdi. 15 gün önce de odaya gelmişti. Kapıyı açtığında odada benim olduğumun farkında değildi, kime tesadüf etse isteyecekti. Odada beni görünce ve fark edince biraz daha neşelendi, sesine revnak geldi, oturdu, konuştuk. Bir müddettir kanser tedavisi gördüğünü önceden biliyordum, dertleşmiştik. Sordum tekrar; oralarda değildi. Her şeye hazırdı ama işine bakıyor, “bu ay çok açığım var” diyerek bir iki muhtaca daha birkaç kuruş topluyordu.

Sağ arka cebi fakirlerin cebiydi. Kendine ait cepler ise umumiyetle boştu. Meczup tarafları vardı, salabet-i diniye sahibiydi. Gözü yaşlıydı. Yetimleri, fakir talebeleri kime bırakıp gitti acaba? Bilenler söylemez, söyleyenler bilmez. Allah rahmet eylesin. İneceği kabirden rahmet deryaları aksın. “Ene we kâfilü’l-yetîmi yewme’l-kıyâmeti hâkezâ; Ben ve yetime kol kanat geren kimse cennette böyle (yan yana) olacağız.” buyuran Efendimiz’in ruhaniyeti onu karşılasın.” (Prof.Dr. İsmail Kara).

“Daryal Hoca kanser nedeniyle tedavi görüyordu. Aslında son gördüğümde iyiydi, ayaktaydı. 35 yıllık dostumdu. Din psikolojisi hocasıydı. Birlikte çok vakit geçirdik. Marmara İlahiyat Fakültesi’ndeki hocaların birçoğunun hocasıydı. Başımız sağ olsun.” (Prof.Dr. Yümni Sezen).

“Güzel eserler veren ve birikimini bizlere kadar yansıtan biriydi. Emekli olduktan sonra da çalışmalarını hiç kesmedi. İnandıklarını yaşantısına aksettiren ve inandığı gibi dimdik yaşayan, hiç boyun eğmeyen, hocaların hocasıydı. Üzerimizde çok hakkı var.” (Prof.Dr. Nihat Temel).

Aşk ve heyecan dolu, gayretli ve öğretici bir hocamızdı. Farsça ne öğrenmişsem ondan öğrendim. Sâdî-i Şîrazî’nin Bostan ve Gülistan’ından bölümler okutarak Farsçayı bize sevdirdi. Okuttuğu Farsça şiirler yanında bize hayatın gerçeklerini ve İslam’ın ruhunu anlatırdı. Çile çekmişti, muztaripti. Vefa örneği, tevazu abidesiydi. Bütün saniyelerini ilim, fikir ve hayırlarla dolu dolu geçirdi. Bir görüşmemizde “20-TL ver” demiş, bu fakir de emri yerine getirmişti. Sonra meseleyi açıkladı. Dostlardan topladığı paralarla fakir insanların ihtiyaçlarına koşuyordu. Bizde ve camiamız üzerinde çok hakkı vardır.” (Yunus Vehbi Yavuz).

“Öğrencilik yıllarında yaşadığı sıkıntıları zaman zaman anlatırdı bizlere. Anlattıklarıyla idealize olur ve imkânsızlıklarımızı unuturduk. Hele öğrencilik yıllarında geceleri kamyonet şoförlüğü yaparken direksiyon başında donduğunu ve gözünü hastanede açtığını, fikirleri hocasıyla uyuşmadığı için okuduğu bölümden defalarca atıldığını ve her defasında azimle çalışarak aynı bölüme yeniden girdiğini hiç unutamam. Rabbim makamını cennet eylesin.” (Sabri Yayan).

 

Erol Erdoğan: Ali Murat Daryal’ı Uğurlarken

“Size güzel bir adamdan bahsedeceğim. 1990’lı yıllar. Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde öğrenciyim. 12 Eylül darbesi ile 28 Şubat darbesinin arasındaki yıllardayız. 12 Eylül darbesinin siyasi hâkimiyeti sona ermiş olsa da alışkanlıkları her alanda kendini gösteriyor. Henüz pek özgür değiliz. Gençlik damarımıza dur demeye çalışan çok. Üniversitelerde öğrenci faaliyetlerine yavaş yavaş müsaade ediliyor. Öyle her etkinliğe müsaade yok. Arkadaşlarımızla kurduğumuz okulun ikinci öğrenci kulübü olan Nida Kültür ve Araştırma Kulübünde faaliyetler yapmaya çalışıyoruz. İsmail Kıllıoğlu Hocamız danışmanlığımızı yapıyor. Raşit Küçük ve Nedim Urhan hocalarımız her zaman destekçilerimiz. Endülüs Günleri, Cahit Zarifoğlu’nu Anma Haftası, Bosna’ya Yardım Kampanyası gibi pek çok organizasyonu başarmanın motivasyonu ile yeni işlere girişiyoruz…

Bir ara, o zaman Refah Partisi İstanbul İl Başkanı olan Recep Tayyip Erdoğan’ı okula davet etmek istiyoruz. İmkânsız gibi bir şey; vazgeçiyoruz… Aklımıza RP Lideri Necmettin Erbakan’ı okula davet etmek geliyor. Heyecanlanıyoruz. Hemen afişimizi hazırlayıp ilgili dekan yardımcısına teslim ediyoruz. Afiş imzalanırsa etkinliğe onay çıkmış olacak. Günler geçiyor, imza yok. Okula pek çok siyasi isim gelip gidiyor bu arada. Dekanlığa gelip gidiyoruz, imza yok. “Neden?” diye soruyoruz. “Kem küm” deniliyor, imza yok. Bir gerilim yaşıyoruz ve imza atılıyor. Erbakan Hoca okula geliyor. Öğrenciler bağrına basıyor. Koca salon hınca hınç doluyor. Müthiş günler gerçekten.

Ali Murat Daryal’ı öyle günlerde tanıdım. Siyasi çizgi olarak bizimle değildi ama bunu hissettirmez, sorun etmezdi. Bu yönüyle pek çok hocadan ayrılırdı. Selçuk Eraydın ve Emin Işık hocalar da öyleydiler. Onlar için öğrenci emeği kıymetliydi. Ali Murat Daryal Hoca başkaydı tabii. Öğrenci ve insan dostuydu. İletişim kurmak, tebessüm etmek, moral vermek, farklı olanı anlamak ahlakıydı. Davet ettiğimizde etkinliklerimize koşarak gelirdi. Yolda karşılaştığımızda hal-hatır sorardı. Gözlerinde hep bir yaşam sevinci, dostluk ışıltısı olurdu. Şakalaşmayı ve espriyi severdi; sevdiklerine takılırdı. Derslerde zaman zaman şişmanlığıma atıf yaparak “Bak Erol, ben Beşiktaş sahilinde oturuyorum. Boğazda denize girip de taşırma.” derdi. Gülüşürdük.

Ali Murat Daryal Hoca’dan ben şunu öğrenmiştim: İnsanın dili, aşireti, ülkesi, milleti, partisi, tarafı farklı olabilir ama insanlık başkadır. Muhalifin de olsa muhatabın erdemli ise onu tut, onunla dost ol, onu sev, ona değer ver.

O yıllarda “Kurban Kesmenin Psikolojik Temelleri” kitabını okuyunca daha çok sevmiştim hocayı. Olaylara sosyoloji ve psikoloji refleksiyle de bakmamızı öneren-öğreten bir kitaptı… Hocamıza rahmet diliyorum, mekânı cennet olsun. Bir Fatiha okuyun lütfen.” (Yeni Birlik, 18.03.2017).

 

Mehmet Nuri Yardım: Ali Murat Daryal Hoca

“Ölüm, hayat akıp giderken severek dinlediğimiz, sohbetlerinden istifade ettiğimiz birçok şahsiyeti de beraberinde alıp götürüyor. Geçenlerde Nihat Keklik ahirete intikal etmişti. Üçgün önce de Prof.Dr. Ali Murat Daryal Hoca Hakk’a yürüdü. Allah rahmet eylesin. Hoca şen şakrak, nüktedan ve bilge bir kişiliğe sahipti. Kermeslerde düzenlenen çekilişler için görev üstlenir, katılımı sağlardı.

İlim öğrenmeyi ve öğretmeyi bir zevk haline getiren, hocalığı şevk içinde yapan Ali Murat Hoca’nın “Dilimiz Kültürümüz” başlıklı mühim bir makalesi var. Oradan yapacağımız iktibasta, Hoca’nın dünya görüşünü ve derinlemesine açılan geniş ufkunu görmek mümkün. İşte o uzun yazıdan birkaç cümle:

“Küçükken köşe kapmaca oynardık. Bu oyunda birbirimizi aldatır ve aldanan kişiye hep beraber gülerdik. Bu bizim millî oyunumuz değildir!… Bizim oyunlarımızda ‘Yağ satarım, bal satarım, ustam ölmüş ben satarım.’ denir. Ustasının adını yaşatır. Sosyoloji okurken bize ‘Çırak, usta, patron birbirlerine düşmandır.’ diye öğretirlerdi. Biz Batı’yı maymun gibi taklit ettiğimiz müddetçe hiçbir yere ulaşamayız. Bizim Batı’dan gelen safsatalara ihtiyacımız yok… Küçükken şöyle bir tekerleme söylerdik: ‘Aç kapıyı bezirganbaşı, kapı hakkı, arkamdaki yadigâr olsun.’ Bu tekerleme çocuğun kafasına hak mefhumunu yerleştiriyor…

Bugün mimari Hıristiyanlaşmıştır. Bunlar kasıtlı yapılıyor. Bakın, Süleymaniye’ye gelen bütün yollar kapalıdır. Süleymaniye’de bir hastane yapmışlar ve caminin görünmesini engellemişlerdir… İslam mimarisinde evler yatıktır. Balkon yoktur, cumba vardır. Evler o mahallenin camisinden yüksek yapılmazdı. O yüzden eski İstanbul’da sadece minareler görünürdü…

Batı müziği istilacı ve emperyalist bir müziktir, notalar üzerinize hücum eder. Tramvay, otobüs gelir gibi. Türk müziği konserlerinde seyirciler genelde ağlarlar ama Batılıların Batı müziğini dinlerken yüzleri gergindir. Türk müziği, seyircileri alıp arşa yükseltir…” Kabri nur, mekânı cennet, makamı âli olsun Daryal Hoca’nın.” (Milat, 18.03.2017).

 

Kaynaklar:

 

Share via WhatsappShare on FacebookTweet about this on TwitterShare on LinkedInEmail this to someonePrint this page
EĞİTİMDE MÜFREDAT, UYGULAMA VE YAPILANMA SORUNLARINI ÇÖZEBİLMEK
ALİ MURAT DARYAL HOCA’NIN ÖZGÜN FİKİRLERİNDEN İSTİFADE EDEBİLMEK

Yorum yap

Yorum

  1. Kıymetli hocam, Ali Murat Daryal hocamızın kıymetinin yanında sizin de ne kadar kadirşinas ve vefakar bir talebe-dost olduğunuzu anlatıyor yazınız. Ali Murat Daryal hocanın sizler gibi kıymetli insanların yetişmesine verdiği katkıdan dolayı ve hocalarımızın hocası olması dolayısıyla bizlerde kendilerini minnet ve şükranla anıyoruz. Allah size hayırlı uzun ömür versin ve emrihak vaki olduğunda sizin de ardınızdan böyle güzel yazılar kaleme alınsın..

  2. Allah rahmet eylesin.

    Ali Murat Daryal Hoca’yi , kurban ibadeti ile ilgili ‘hayvan bogazlamak (!)yerine ihtiyaç sahibine ayakkabi (!) bağışlamak da kurbandir’ diyen bir ilahiyatcinin zirvasi üzerine Fatih Altaylı’nin ‘Kurban Özel Teke Tek’ programinda tanımış; vicdanina, nezaketine, sabrina hayran kalmistim. Sonrasinda ulasabildigim kayıtlı tüm konferanslarini dinledim. Siz , öğrencisi olarak cok daha şanslısiniz tabi.
    Rabbim O’nun gibi nezih, nazik, merhametlilerin sayisini artirsin, say’ini makbul etsin.(Amin)

  3. Insanın ferdiyeti biyolojisine bağlı olduğu için ölümle yok olur ama şahsiyeti psiko sosyal bir hususiyet olduğu için öldükten sonra da yaşar. Peygamberler, filozoflar, edipler, alimler, hekimler vs.asırlarca şahsiyetleri ile aramızda yaşıyorlar. Ne mutlu, şahsiyetleri ile rol model olan o kişilere ki insanlara hala yol gösteriyorlar. Ne mutlu Ali Murat Hocalara ki ölümlerinden sonra şahsiyetleri ile aramızda yaşıyorlar. Bize yine bir rol model sunduğu için Fethi Hocaya çok teşekkür ederim.